30 Eylül 2006

HALUJ..

Haluj, mantıya benzeyen bir çerkez yemeğidir. Yer yer farklı isimlerle anılmaktadır (psıhalve, kıbın). Çerkezler yemeklerinin çoğunda patates kullanır ama bu yemeğin aynısının kıymalısınıda yaparlar. Haluj aslında biraz daha fazla iç malzemeyle çok az daha büyüklükte yapılır ama ben bu boyut sevdiğim için biraz daha küçük tuttum. Annemin çerkez olması sebebiyle mutfagımızda sık sık çerkezlerin yöresel yemeklerinden mutlaka pişer. Ramazan ayının ilk günü pazar günüydü ve bende evdeydim, bolca vaktimiz olduğundan annemle beraber yapalım dedik. Oset bölgesine ait en sevdiğim çerkez yemeği ise velibah. Bir çeşit gözlemedir ama patates hamurun içinde belli olmayacak kadar ince bir hamur açılır, sac üzerinde pişirilir ve yağlanır. Müthiş bir lezzettir.

Haluj:
Hamur için malzemeler:
4 su bardağı un
1 tatlı kaşığı tuz
ılık su

İç malzemesi:
yarım kg patates
1 adet orta boy soğan
3 çorba kaşığı sıvıyağ
1 tatlı kaşığı pulbiber
1 çay kaşığı tuz

sos için :
3 yemek kaşığı tereyağ
pulbiber
yoğurt (isteğinize bağlı)

Önce patateslerimizi tenceremize koyup haşlayalım. Onlar haşlanırken biryandan hamurumuzu hazırlayalım. 4 bardak un ve tuzu yoğurma kabımızda karıştıralım. Ilık suyumuzu yavaş yavaş ekleyerek mantı hamuru gibi sert bir hamur olana kadar yoğuralım. Hamurumuzu 3 bezeye ayırıp üzerine nemli bez örtüp 15 dakika dinlendirelim.
Bu arada iç malzememiz için patateslerimiz haşlandıysa kabuklarını soyup hepsini çatalla ezelim.
Bir tavaya 3 kaşık yağımızı ve yemeklik doğradığımız soğanları alalım ve kavuralım. Ardından 1 tatlı kaşığı pul biberimizi ekleyelim ve bu karışımı patateslerimizle karıştıralım. Böylece iç malzememiz hazır hale geliyor.
Dinlenen hamur bezelerimizin herbirini 2 mm kalınlığında açalım. Su bardağının ağız kısmıyla yuvarlak daireler çıkaralım. (Eğer gerçek haluj gibi biraz daha büyk boyutta yapmak isterseniz daha geniş bir bardağınızı kullanabilirsiniz)

Her dairenin içine patatesli iç malzememizden bir tatlı kaşığı kadar patates koyalım ve avucumuzda yukarıdan aşağı doğru hamurun iki kısmını saç örgüsü şeklinde kapatalım. ( Bir sağdan bir soldan mink minik birleştirelim. Yapamazsanız yarım daire seklinde yapıp elinizle yumarlak kısmı iyice bastırın tam kapanmasından emin olun)
Halujlarımızı bir bez üzerine veya kagıt havlu üzerine birbirine değmeyecek şekilde diziyoruz.



Büyük bir tencereye 3 litre kadar suyu koyup kaynatıyoruz. Kaynayan suya çok az tuz atıp halujlarımızıda döküyoruz ve haşlanmasını bekliyoruz. Haşlanan halujlarımızı kevgirle sudan çıkarıyoruz.
Sos için tereyeğımızı eritip pulbiberle karıştırıyoruz. Ben tereyağı kızdırıp tabaklara döktüm ardından arzu eden istediği miktarda pulbiberini tabağına ekledi. Yanındada bir kase yoğurt ile servise sunuyoruz. Afiyet olsun :)

26 Eylül 2006

AVCI BÖREĞİ

Avcı böreği lezzeti bakımından bana içli köfteyi anımsattığı için çok seviyorum. İçli köfte ; yapılırken büyük özen ve ustalık isteyen, özelliklede zaman isteyen güneydoğu bölgemize özgü leziz bir yemektir. Söylenenlere göre içli köftenin aslı yuvarlak ve yassı şeklinde olanmış. Benim için şekil değil, lezzeti herşeyin üzerindedir. Teyzemde öğrenmiştim, zamanım olduğunda mutlaka yapılacaklar arasında...

Bu fotografta görünen gerçek gibi olmasada tadını andıran avcı böreği yani bana göre kolay içli köfte. Annem herzaman bunu bolca yapıp derin dondurucuda saklar ve acil misafir geldiğinde hemen çıkartıp kızartır. Tadı gerçekten çok güzel. Çalıştığım için gerçek bir içli köfte yapmaya pek vaktim olmuyor ama bir pazar günü yapıp mutlaka bloguma koymak istiyorum.

Bu arada unutmadan herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum. Ben bu ayı gerçekten çok seviyorum bir yıl boyuncada özlüyorum denilebilir. İçim kıpır kıpır oluyor, değişik bir huzur hissediyorum ve herkesinde böyle olduğunu düşünüyorum. Ayrıca iftar sofralarına verilen özen beni daha bir mutlu ediyor.

Avcı böreği
Malzemeler:

1 orta boy soğan
500 gr kıyma
3 adet yufka
1 çay bardağı ceviz
1 çay bardağı ince bulgur
1 çay kaşıgı salça
1 çay kaşığı pulbiber
1 çay kaşığı karabiber
Kızartmak için : 2 yumurta - 1 su bardağı galeta unu

Önce iç malzemeyi haızrlayalım. 1 çay bardağı bulgurumuzu sıcak suyla yıkayalım ve yine biraz sıcak suyun içerisinde şişmesini için bir kenarda bekletelim. Soğanı yemeklik küçük küçük doğrayalım ve küçük boy bir tencereye alalım. Soğanlar pembeleşince salçamızı katı karıştıralım. Daha sonra kıymamızı ekleyelim ve karıştırarak, kıymayı iyice parçalara ayırarak kavurmaya devam edelim. Kıymalarda kavrulunca kenarda sıcak suda bekleyen bulgurumuzun suyunu süzüp tenceremize alalım. Hemen ardından tüm baharatlarımızı ve kırık cevizimizide ekleyip birkaç kez karıştırdıktan sonra tenceremizi ateşten alalım.

Yufkalarımızı (sigara böreği yapar gibi) önce dört eşit parçaya bölelim. Sonra böldüğümüz her bir parçayı tekrar 3 e bölelim. Yani bir yufkadan 12 parça elde etmiş olacağız. Her bir parçaya dolu dolu bir kaşık iç malzememizi koyalım ve sigara böreğinden biraz daha kalınca saralım.

Daha sonra her birini, önce bir tabakta çırpılmış yumurtamıza daha sonrada galeta ununa bulayarak kızgın yağda kızartıyoruz. Sürekli çevirip çok yanmamasına özen gösteriyoruz. İşte bu kadar gerçekten kolay ve lezzetli. Afiyet olsun...


Bu bardak geçenlerde arkadaşımdan bana hediye geldi. Öyle bayılırmki hediyelere süprizlere çok çok mutlu oldum. Ayrıca çok beğendim, tabanı ışıkla temasa geçtiğinde vrak vrak kurbağa sesleri çıkıyor, kullanmaya kıyamıyorum. Ama içli köftemin yanında bu bardaktan birde çay koydum kendime. Vrak vrak sesler eşliğinde bir keyif yaptım...

23 Eylül 2006

YERİNE BİR DAHA GELMEZ SENİN...

24 Eylül 1996 da ölümünden sonra arkada gözü yaşlı milyonlarca insan bırakan, tüm gönüllerde taht kuran Zeki Müren 1951 yılında 45 dakikalık bir radyo programıyla muhteşem sesini halka tanıtmıştı. Keşke o yıllarda hatta 60 larda 70 lerde yaşıyor olsaydımda 5 dakika dahi olsa O'nu konserinde dinleyebilme şerefine ulaşabilseydim..
Giydiği smokinlerle, saz heyetine verdiği özenle, harikulade besteleriyle, eşsiz yorumlarıyla, izleyicisine verdiği büyük saygıyla Sanat Güneşi gibi değerli bir ifadeyi hakkıyla taşıyan unutulmaz bir sanatçıdır. Sevgiyle ve rahmetle anıyorum.

18 Eylül 2006

TİRAMİSU

Tiramisu bir italyan tatlısıdır ve farklı bölgelerde değişik isimlerle adlandırılmıştır. İlk olarak İtalya' nın Siena bölgesinde özel bir kutlama için yapılmış ve kutlamada bu tatlıyı çok begenen Dük, kendi bölgesi olan Floransaya götürmüştür. Bu tatlı 19. yüzyılda o bölgede yaşayan İngilizler tarafından çok sevilmiş. İngilizlerin bu tatlıyı kendi ülkelerine götürmeleri ile şu anda Tiramisu olarak bilinen tatlı yavaş yavaş tüm dünyaya yayılmaya başlamış.Venediğin kuzeyine Treviso şehrine ulaştığında o bölgedeki aşçılar en güzel Tiramisuları üretmişler ve şehir o zamandan beri lezzetli Tiramisuları ve görkemli kanalları ile ön plandadır.

Ayrıca tiramisu ingilizcede "pick me up" türkçede "beni kaldır-beni tavla" anlamlarına gelmektedir. İlginç değil mi? Bence canlandırıcı enerji verdiğini ve afrodizyak etkisi uyandırdığını düşünüyor olablirler. Bu ismi vermelerindeki etken bu olabilir belki, kimbilir...

Rum (rom) içkisinin denizci hatta korsanların içkisi olduğu söylenir. İtalyanlar tiramisu tatlısının yapımında 1-2 kapak rom kullandıklarını da duymustum.

Gerçek bir İtalyan usulü tiramisu yapmak istiyorsanız eğer,
kedi dili (savoiardi-lady fingers)
mascarpone peyniri
krema
espresso kahve
rom - likör - şeker - kakao...gibi ana malzemelere ihtiyacınız var.
sert espresso kahve , yarım fincan şeker, 2 kapak konyak yada rom ve bir yarım fincan sıcak suyu bir kapta karıştırarak Kedi dili bisküvileriniteker teker bu ılık karışıma batırıp yan yana dizmeniz gerekiyor. Daha sonra mascarpone peyniri ile krema hazırlamamız gerekiyor. Mascarpone peynirim olduğunda yapıp sizlerle mutlaka paylaşacağım.
Birçok tiramisu tarifi denedim, ama şimdi sizinle paylaşacağım tarif hem lezzetine en hayran kaldığım hemde yapımı en kolay olan tiramisu. Eğer vaktiniz az ise ikiye kesilmiş olarak satılan kakaolu hazır pandispanya kullanabilirsiniz. Simdi gelelim benim uyguladigim haline:

Pandispanya için;
4 yumurta
4 fincan şeker (türk khv.fincanı)
3 fincan un (türk khv.fincanı)
1 paket kabartma tozu
2 çorba kaşığı kako

Pandispanyayı ıslatmak için :
1 su bardağı ılık süt
1 çorba kaşığı nescafe
1 tatlı kaşığı şeker

Krema için :
1 yumurta sarısı
4 çorba kaşığı şeker
4 çorba kaşığı un
yarım litre süt
1 kutu labne peyniri

Önce kekimizi hazırlayalım. 4 yumurta ile 4 fincan şekeri mikserle çırpalım. Ardından un, kabartma tozu ve kakaomuzu eleyerek ekleyelim ve çırpalım. Yağlanmış yuvarlak kalıbımıza dökerek 175 derece önceden ısıtılmış fırınımızda pişiriyoruz. (Kalıbım 22 cmlik) Soğuduğunda pasta kesici levye yardımıyla keki ikiye böldüm. Levyeniz yoksa sağlam bir ipi etrafına dolayarak bir düğüm atıp ve düğümün çapını yavaş yavaş küçülterek düzgünce kekimizi ip yardımıyla ikiye bölebilirsiniz.
Kekimizi ıslatmak için 1 bardak ılık su, nescafe, şeker ve romu karıştırıyoruz. İkiye ayırdığımız kekimizi bir kaşık yardımıyla bu nescafeli karışımla ıslatıyoruz.
Kremamız için, 1 yumurta sarısını 4 kaşık şeker ile tel spatula yardımıyla çırpıyoruz. 4 kaşık unuda ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. Yarım litre sütü yavaş yavaş dökerek sürekli karıştırıyoruz ve orta ateşte muhallebi kıvamına gelene kadar pişiriyoruz. Hafif ılımasını bekliyoruz ve labneyi katıp iyice karıştırıyoruz. Islattığımız iki parça kekimizin arasına kremamızın çoğunu koyuyoruz, üzerine ve yanlara ise ince bir kat kremamızı sürüp küçük bir süzgeç yardımıyla kakaomuzu serpip servise hazır hale getiriyoruz.
Unutmayın tiramisu, cheesecake gibi tatlılar dolapta 1 gün bekledikten sonra daha lezzetli olur. Afiyet olsun :)

11 Eylül 2006

KREMA SOSLU MANTARLI TORTELLİNİ

Bu ayki etkinlik Elvan hanım tarafından makarna olarak belirlenmiş, çok iyi bir seçim olmuş bence tebrik ediyorum. Birbirinden çeşitli makarna tarifleri görmek için şimdiden sabırsızlanıyorum. Eminimki birçok çeşit soslar, ravioli, papardelle, lazanya, noodles, erişteler, mantılar, torttelliniler bu etkinlikte marifetli eller sayesinde yerlerini alacaklar.
Makarna çeşitleri günümüzde hemen hemen tüm restaurantların en özel menüleri arasına girmeyi başarmış , vitamin ve mineraller bakımından çok zengin bi besin kaynağıdır. Metabolizmada çabuk parçalanan bir özelliğe sahip olmasıyla hemen enerjiye dönüşmektedir.
Bu ayki etkinliğin makarna oldugunu duyduğumda ilk aklıma gelen tortellini oldu. Bu yemeği bir restaurantta yediğim porcini mantarlı papardelleden esinlenerek yapmıştım ve o günden beri vazgeçilmezim olmuştur(mantıdan sonra).
Barillanın peynirli tortellinisini kullandım. Mantarlı veya ıspanaklısını kullanırsanız üzerine bir kaşık parmesan peyniri rendesi dökmenizi tavsiye ederim. Şayet yoksa beyaz peynir veya kaşar peyniri rendeleyebilirsiniz inanılmaz bi tat katacaktır.

Malzemeler :
1 paket peynirli tortellini
250 gr mantar
1 kutu sıvı krema (200 ml)
1 tatlı kaşığı un
2 yemek kaşığı sıvıyağ
tuz

Tortellinilerimizi kaynar suda haşlıyoruz. Onlar haşlanırken, ince ince doğradığımız mantarlarımızı 2 kaşık sıvıyağımızla bir tavaya alıp mantarlar suyunu salıp çekene kadar kavuruyoruz. Daha sonra kremamızı mantarların bulunduğu tavaya aktarıyoruz. Bu aşamada kremanın çok az koyu kıvamda olması için 1 tatlı kaşığı un ekliyorum. Bir tutam tuzuda ekleyip kaynamasını bekliyoruz.
Diğer yanda haşlanmış tortellinilerimizin suyunu süzüp tekrar tenceremize alıyoruz. Üzerine hazırladığımız mantarlı sosumuzu döküp hepsini karıştırıyoruz. Servise hazır...

Dilerseniz tabaklarınızdaki tortellinin üzerine sosu dökerekde servis yapılabilir.
(Bazen mantar yerine sade kremayı kaynatıp içerisine küçük doğranmış domates, fesleğen ve çok az kekik ekliyorum buda çok hoşuma gidiyor)

09 Eylül 2006

SUPANGLE


Bir koşuşturmadır, bir telaştır geldi geçti. Taşındık, çok yorulduk ama sanırım biz biraz erken taşındık doğalgaz henüz bağlanmadığından fırınımda öyle bekliyor sessiz sedasız :( Bugün yarın bağlanırda fındıklı tariflerimle sevgili Burcu ve Oya hanımın büyük bir titizlikle üzerinde yoğunlaştığı Fındık Zamanı kampanyasında benimde bir katkım olur diye düşünürken, gördümki fırınım baya bir süre bekleyeceğe benziyo. Bende ocakta pişirilecek bir tarifle bu çorbada tuzum olsun istedim. Supangle yapmaya karar verdim. Çok eskilerden birkaç kez denediğim ve beğenerek yediğim bu tarifi uyguladım. Ayrıca çok kolay, kesinlikle tavsiye ederim..

Burcu hanıma ve Oya hanıma çok teşekkür ediyorum, fındığın değerinin düşürüldüğü bugünlerde çok anlamlı bir projeyle olaya yaklaştılar. Tarifler Fındık blogunda toplandıktan sonra kitap olarak basılıp çocuklar yararına satışa sunulacakmış, çok sevindim. Sayelerinde gördük ki, lazanyadan pilava, sütlü tatlılardan şerbetli tatlılara, salatalara kadar heryere her yemeğe fındık çok yakışıyor.Herkesin ellerine sağlık.

Fransızca "soupe anglaise" olarak yazilip supanglez olarak okunur. Dilimize Fransa'dan girmistir. İtalyancasi "zuppa inglese"dir ve dunyada daha cok bu isimle bilinir. Ve ben bu tatlıyı çok severimmm..

Malzemeler :
  • 1 lt süt
  • 3 adet yumurta
  • 3 yemek kaşığı un
  • 3 yemek kaşığı kakao
  • 1,5 su bardağı şeker
  • 1 çay bardağı fındık veya hindistan cevizi
Un, kakao, şeker ve 3 yumurtanın sarılarını bir tencereye alıyoruz. Yavaş yavaş 1 lt sütümüz ekleyip bir yandan karıştırarak orta ateşte pişiriyoruz. Piştikten sonra soğuması için tenceremizi bir kenarda bekletiyoruz. 3 yumurtamızın aklarını bir kaba alıp mikserle 5-6 dakika kar gibi olana kadar çırpıyoruz. (Yumurta aklarına azcık bile sarısı karışmamasına özen gösterin)Daha sonra bunu soğuyan muhallebimize bir kaşık yardımıyla karıştıra karıştıra aktarıyoruz. Kaşık yardımıyla yumurta akları ve muhallebiyi birbirine iyice karıştırdıktan sonra mikserle bir - iki tur çırpabiliriz (çok fazla değil). Kaselere bölüştürüp buzdolabında 1-2 saat bekletiyoruz sonra üzerine fındık tozumuzuda dökereeek servise hazır :)

Dilerseniz kaselerimizin dibine ince bir dilim kek veya biskuvide yerleştirebilirsiniz. Afiyet olsun.

"Her hakkı bloglararası fındık projesine aittir. Bu yazımla ilgili hiçbir maddi talebim olmayacaktır."